Hastalıkların temeli toksinlerle yüklü bir hücrenin görevini iyi yapamaması ile başlar. Herkesin toksin kovasının dolma hızı farklıdır. Bu nedenle suyun ne hızla dolduğu değil tahliye musluğunun ne kadar iyi çalıştığı önemlidir.
Bir küvet düşünün musluk açık ve içine su doluyor, suyun boşalması için de küvetin gideri var. Eğer gider, dolan musluk suyunu daha hızlı boşaltamazsa bir süre sonra küvet taşar. Yani toksinleri atan sistem bozuksa, toksinleri vücutta biriktiriyorsa, kova er ya da geç bir hastalık şeklinde taşacaktır. Vücudumuz her gün toksinleri atmak için çaba gösteriyor. Fakat bu toksinleri vücuttan atma işleminin de bir kapasitesi var. Vücudun yaşlanması, dışarıdan aşırı toksin yüklenmesi veya toksin atılımı yapan sistemde sorun varsa kapasite yavaşlıyor.
Bir kimyasal toksin vücudumuza girdiğinde, aslında birçok temel fonksiyonun işlevini değiştirir:
- Toksinler organlarımızın düzenli çalışmasında görev yapan enzim dediğimiz fabrika işçilerimizi zehirleyerek düzgün çalışmalarına engel olur ve birçok organın görevini zayıflatır. Örneğin kan üretimini engeller.
- Yaşamsal faaliyetlerin devamı için gerekli olan vücudumuzda dağınık yerleşmiş minerallerin düzenini bozar. Örneğin, kemiklerden kalsiyum çekerek kemik yapısının zayıflamasına neden olur.
- Sindirim sistemimiz, cildimiz, karaciğerimiz ve böbreklerimizde birikerek bu organların görevlerini yapmalarına engel olur. Genlerimize, DNA’mıza zarar vererek kronik hastalıklara ve erken yaşlanmaya neden olur.
- Toksinler vücudumuzda organların birbirleri ile iletişimini sağlayan hücre zarı dediğimiz postacılara zarar verir. Doku ve organlarımız arasında sinyal iletişimi engellenir.
- Vücutta üretilen ve işçilerin besini olarak görevi yapan hormonların üretimini engeller ve dengesizliklere neden olur. Örneğin, dokular arası iletişimi sağlayan tiroid hormonunu bozar. Sonuç, sebebi açıklanamayan yorgunluktur.
“Ne yaparsam yapayım, az da yesem, egzersiz de yapsam göbeğimi eritemiyorum.” Anonim!!!
Kimyasal bir göbek ve önlemeyen kilo artışı, toksinlerin vücudumuzda neden olduğu önemli sorunlardandır. Sıklıkla karşılaştığımız, hemen herkeste var olan bu sorunu örneklerle açıklamak ve detaylandırmakta fayda görüyorum.
Sizin de vücudunuz şiş diye en sevdiğiniz elbisenizi giyemediğiniz zamanlar olmuştur. Ya da düğmeleri kapanmayan spor ceketiniz… Olmadı mı? Benim oldu! Birkaç yıl önce ciddi bir karın şişkinliği problemi yaşadım. Sorunu anlayabilmek için tüm tetkikleri yaptırdım. Kilolu biri değilim ama sanki bütün kilolarım göbeğimde toplanmış gibi yediğim her şey sadece karın bölgemde yağlanmaya yol açmıştı.
Oldum olası sebze ağırlıklı beslenirim. Yemeklerimizi evde yaparız. Sağlıklı bir hayat tarzım var. Ama o dönem sabahları kalktığımda dümdüz olan karnım, akşamüstüne doğru sanki futbol topu taşıyormuşçasına şişiyordu. Aynaya bakmaya tahammül edemiyor, geniş giysiler, bol gömleklerle göbeğimi saklamaya çalışıyordum. Bir yerlerde sorun vardı ama nerede? Etrafımdaki birçok hastamdan benzer şikâyetler duyuyordum. Oturdum bu işe iyice kafa yordum, kendi kendimin doktoru gibi daha ayrıntılı düşünmeye başladım ve bağırsak testlerine baktırdım. Gördüğüm sonuç beni şaşırtmıştı. Bağırsaklarımda aşırı zararlı bakteri ve mantar ürediğini ve çok fazla toksine maruz kaldığımı gösteriyordu.
Sağlığımızla ilgili tüm sorunlar sindirim sisteminde başlar
Karın şişkinliği, hazımsızlık, göbek çevresinde yağlanma, kabızlık yakınmanız varsa mide bağırsak sisteminiz toksinlere maruz kalmış ve doğru çalışmıyor olabilir. Bu şikâyetler vücudunuzda toksin yüklenmesinin ilk sinyalleridir.
Benden 10 yaş küçük kız kardeşim, oldukça güzel ve sempatik biridir. Sağlıklı beslenir, kendine iyi bakar, düzenli spor yapar. Ancak bir türlü nedenini bulamadığı kilo verememe sorunu var.
Kız kardeşimin hikâyesi 5-6 yıl önce başladı. Sürekli yorgundu ve hazımsızlıktan yakınıyordu. Bu şikâyetleri onu karamsar bir insan yaptı. Yüksek protein ve sebze ağırlıklı, düzenli besleniyor fakat hala kilo alıyordu. Gittiği doktorlar şekeri kesmesini önerdi ama zaten neredeyse hiç tüketmiyordu. Alerji testi sonucunda yumurta alerjisi bulundu, yumurtayı kesti. Ancak şikâyetleri hiç düzelmedi. Bir sabah yüzü gözü şişmiş bir halde uyandı. Vücudunda yoğun toksin birikimi vardı.
Benzer yakınmalarınız varsa siz de toksin kaynaklı sorun yaşıyorsunuz demektir. Toksinler vücudumuza girer girmez, organları korumak için, beynimiz bu zararlı maddeleri yağ dokusuna gönderir. Ne kadar çok zararlı madde vücudunuza alırsanız depolamak için o kadar yağa ihtiyacınız olur. İşte bunlar bizim selülitlerimiz ve göbeğimizdir. Vücudumuzda toksinlerin saklandığı yeri bulduk!
Sakın hızlı ve kontrolsüz şekilde kilo vermeye kalkmayın!
Hızlı ve kontrolsüz şekilde kilo vermeye kalktığınızda yağlar eriyince içinde sakladığı toksinler kana geçiyor ve beyin, karaciğer, böbrek, kalp gibi organlara dağılıyorlar. Bu da halsizlik, hafıza sorunları, konsantrasyon güçlüğü ve beraberinde bir dizi hastalığa neden oluyor. Şunu söyleyelim kilo alıp veriyorsanız toksinlerinizle oynuyorsunuz demektir. Öyle ise önce vücudunuzdan toksinleri atmak için çaba göstermeli, ardından zayıflama egzersizlerine başlamalısınız.
Çok ünlü bir iş adamı mide küçültme operasyonu sonrası 4 ayda 40 kg verdikten sonra koşu bandında egzersiz sırasında kalp krizi geçirerek öldü. Oysa bu kişi düzenli olarak kontrollerini yaptırıyordu ve damarlarında tıkanıklık olması beklenen bir durum değildi. Ciddi kilo alımı kadar ciddi kilo vermek de eriyen yağlardaki toksinleri vücuda yayarak ölüm riskini artırıyor.