İnternet, teknoloji ve sosyal medya kullanımı ile bilişsel işlevlerde ve zihinsel kapasitede bozulma başlıyor.
İnternette önemsiz içeriklerin aşırı tüketimi ile zihinsel bulanıklık, dikkat azalması, bilişsel gerileme oluyor. Beyin çürümesi aslında bir tanım değil zihinsel bozulma, tükenmişlik ve bilişsel gerilemeyi anlatan bir metafordur. Düşünme yeteneği, odaklanma ve zihinsel kapasitede ortaya çıkan olumsuz etkileri anlatır.
Dijital dünyada geçirilen zaman beyinde bilgi işleme kapasitesini zorlar. Günlük ortalama 4,5 saat cep telefonu ile internette geçiriyoruz ve bunun 2,5 saati sosyal medyada geçen süre. Bu durum uzun vadede beyinde ciddi olumsuzluklara yol açıyor.
Dikkat sürelerinin kısalması
Dijital dünya, dikkat sürelerimizin dramatik bir şekilde azalmasına yol açıyor. Sosyal medya ve mobil cihazlar, sürekli bildirimlerle dikkatimizin sık sık bölünmesine neden oluyor. Bu durum, beynimizin bir konuya odaklanma becerisini zayıflatır ve dikkat süremizi kısaltır. Araştırmalara göre, 2000 yılında ortalama dikkat süremiz 12 saniye iken, bu süre 8 saniyeye kadar düşmüştür. Dikkatinizi toplamakta zorlandığınızı fark ettiğinizde, bunun nedeni dikkat eksikliği hastalığına yakalanmış olmanız veya demans olmaktan çok muhtemelen ekran başında geçirdiğiniz süredir. Bir makaleyi okumaya başladıktan sadece birkaç saniye sonra telefonunuza gelen bir bildirimle dikkatinizin dağıldığı an işte tam da bu yakınmaların başlangıcıdır. Konsantre olmakta, okuduğunuzu anlamakta, bir işe odaklanmakta zorlanıyorsanız önce kendinize sorun; günde kaç saat internette sörf yapıyorsunuz?
Hafıza bozuklukları
Dijital cihazlar, “Google etkisi” olarak bilinen bir fenomene neden oluyor. Artık bilgiyi öğrenmek için beynimizi zorlamak yerine nerede bulabileceğimizi biliyoruz. Bu durum, beynin uzun süreli hafıza oluşturma kapasitesini olumsuz etkiliyor. Arkadaşınızın telefon numarasını eskiden ezbere bilirken, şimdi her seferinde rehbere bakma ihtiyacı hissediyor musunuz? Beynimiz, bilgiyi derinlemesine işlemek yerine sadece yüzeysel olarak işlemeye başlıyor. Bunun sonucunda hafıza bozuklukları ve bilgiyi geri çağırma zorlukları yaşıyoruz. Sürekli sosyal medyada içerik akışı ve anlık uyarılar, yüzeysel kısa süreli bilgi tüketimine neden olur. Beyinde sürekli sosyal medya anlık paylaşımları derinlemesine düşünme yetisini zayıflatır, odaklanma zorlanır ve dikkat dağınıklığı olur.
Stres ve kaygının artması
Sosyal medya, idealize edilmiş yaşamları görmemize ve kendimizi sürekli başkalarıyla karşılaştırmamıza neden olur. Bu durum, “FOMO” olarak bilinen “Kaçırma Korkusu”nu tetikler ve kortizol seviyelerinin yükselmesine neden olur. Kronik stres, beynin hipokampüs bölgesine zarar vererek hafıza ve öğrenme yeteneğini zedeler. Sosyal medyada arkadaşlarınızın tatile gittiklerini gördüğünüzde, kendi hayatınızı yetersiz hissedebilir ve bu durum sürekli bir “geri kalma” hissi yaratabilir. Beğeni almış insanları gördükçe kendimizi kıyaslamalar başlayabilir ve özgüven eksikliği oluşabilir.
Duygusal tepkilerin zayıflaması
Sürekli yeni görüntüler ilginç haberleri izlemek ve dopamin akışı, beynimizin ödül sistemini bozarak duygusal tepkilerimizi zayıflatabilir. Sosyal medyada aldığımız beğeniler, dopamin salgılamamıza neden olurken, bu durum uzun vadede dopamin reseptörlerinin duyarsızlaşmasına yol açar. Artık gerçek hayatta bir başarı ya da anlamlı bir olay yaşadığınızda bile beklenen mutluluğu hissetmiyor olabilirsiniz. Çok çalışıp kazandığınız bir başarıyı, dijital dünya kaynaklı duygusal duyarsızlık yüzünden yeterince kutlayamayabilirsiniz. Duygusal tepkisizlikler başlayabilir ve dopamin bağımlılığı ile sosyal medyanın bağımlısı olabilirsiniz.
Uyku bozuklukları
Dijital cihazların yaydığı mavi ışık, melatonin salınımını baskılar ve sirkadiyen ritmi bozar. Yatmadan önce telefon ekranına bakmak, beyninize “gece oldu” sinyalini iletemez. Bu da uykuya dalma sürenizi uzatır ve uyku kalitenizi düşürür. Gece boyunca ekran başında uzun süre geçirip sabah uyandığınızda kendinizi tamamen tükenmiş hissedebilirsiniz. Bu durum sadece enerji seviyenizi değil, aynı zamanda beyin fonksiyonlarınızı da olumsuz etkiler.
Sosyal bağlantıların zayıflaması
Yüz yüze etkileşim yerine dijital iletişim kurmak, beynin sosyal etkileşimden sorumlu bölgelerini (prefrontal korteks) zayıflatır. Sosyal medya, empati gibi yeteneklerimizi geliştiren mikro ifadeler ve ses tonlarından bizi mahrum bırakır. Arkadaşınızın bir sorununu dinlerken gözlerine bakarak empati kurmak yerine sadece mesajla cevap verdiğinizde, bu empati gelişimi engellenmiş olur.
Karar verme becerilerinin zayıflaması
Dijital dünya, “bilgi yükü” dediğimiz aşırı bilgiye maruz kalmamıza neden olur. Beyin, bu bilgileri işlemek zorunda kaldığında karar verme mekanizması yavaşlar. Netflix’te film seçerken yaşadığınız kararsızlıklar bile bu durumun bir örneğidir. Beyin, gereksiz bilgi bombardımanıyla meşgul olurken, önemli kararlar almak için enerjisini tüketir.
Yaratıcılıkta azalma
Dijital cihazlarda tüketilen hazır içerik, beynin yaratıcılık için kullanacağı alanı azaltır. Beynimiz, boş zamanlarında yaratıcı fikirler üretir; ancak dijital cihazlar bu boşluğu doldurduğundan yaratıcılık azalmaya başlar. Bir projeye başlamak için düşünce üretmekte zorlanıyorsanız, bunun nedeni sürekli beyninizin tükettiği dijital içerikler olabilir.
Fiziksel sağlığın bozulması
Uzun süre hareketsiz kalmak, sadece fiziksel sağlığınızı değil, beyindeki kan dolaşımını da olumsuz etkiler. Beyin, hareket sırasında daha aktif ve etkili çalışır; hareketsizlik ise zihinsel bulanıklığa neden olur. Örneğin, uzun saatler boyunca masa başında çalıştıktan sonra yürüyüş yapmaya çıktığınızda, zihninizdeki ağırlığın nasıl kalktığını fark edebilirsiniz. Hareket eksikliği hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı çok ciddi anlamda etkiler.