Bazen sıkılmak beyne iyi gelir

Bazen sıkılmak beyne iyi gelir

Hiç durmadan çalışıyor, sürekli bir şeyler yapıyor ve kendinizi “boş durursam suçluyum” gibi mi hissediyorsunuz? Modern hayat, üretkenliği adeta bir takıntı haline getirdi. İşten çıkınca da bir koşu egzersize, ardından market, yemek, çocuk, mail, sosyal medya… Durmak yok! Ama durun bir dakika. Ya tüm bu “meşguliyet”, aslında zihninizi tüketiyorsa? Ya ara vermek değil, sürekli çalışmak asıl tembellikse?

İşte burada göz ardı edilen bir güç devreye giriyor: sıkılmak. Evet, yanlış duymadınız. Sıkılmak, beyin sağlığınız için sandığınızdan çok daha değerli bir süreç. Özellikle beyin sisidikkat dağınıklığıhafıza kaybı, motivasyon eksikliği gibi yakınmaların arttığı bir dönemde yaşıyorsanız, belki de zihniniz boş kalmaya, dinlenmeye ve “hiçbir şey yapmamaya” aç.

Sıkılmak beyin için neden faydalı?

Beyin, tıpkı kaslar gibi arada bir boş kalmaya ihtiyaç duyar. Sürekli çalışan bir sistem yorulur, hatta kendini kapatır. Bu yorgunluk hali çoğu zaman “beyin sisi” olarak karşımıza çıkar:

  • Odaklanmakta zorlanma
  • Günlük işleri unutuverme
  • Karar vermede güçlük
  • Yorgunluk hissi
  • Duygusal dalgalanmalar

Yani beyin, sürekli uyarı bombardımanına maruz kaldığında performansı düşer. Araştırmalar, zihnin boş kaldığı anlarda “default mode network” (varsayılan beyin ağı) adı verilen bir sistemin devreye girdiğini gösteriyor. Bu ağ, dış dünya ile ilgilenmediğimiz, hayal kurduğumuz, içsel hesaplaşmalar yaptığımız ve aslında fark etmeden öğrendiklerimizi işlediğimiz bir alan.

Başka bir deyişle: sıkılmak, beynin arka planda temizlik yapması, bilgileri organize etmesi, hatta yaratıcılığı artırması için fırsattır.

Sürekli aktif olmak neden zararlı?

Ne yazık ki günümüzün üretkenlik odaklı kültürü, “boş kalmayı” neredeyse günah sayıyor. Sosyal medya bildirimleri, podcast’ler, toplantılar, içerikler, öğrenme hedefleri… Her boş anı “bir şeyle doldurmak” alışkanlığı içindeyiz. Oysa bu “hep yapma hali” beyni sürmenaja götürüyor.

Yapılan bir çalışmada, sürekli görevler arasında geçiş yapan kişilerin, zihinsel tükenmeye daha açık olduğu ve stres hormonlarında artış yaşadığı gösterilmiş. Başka bir nörogörüntüleme çalışması, sıkıldığını söyleyen kişilerde, beynin yaratıcı merkezlerinin daha aktif hale geldiğini ortaya koymuş. Yani beynin gelişmesi, bazen hiçbir şey yapmadan oturmakla da mümkün.

Olgu: “Hiçbir şey yapmayınca başım ağrımadı”

45 yaşında bir kadın danışanım, aylarca süren baş ağrısı, unutkanlık, konsantrasyon zorluğu ve motivasyon düşüklüğü ile kliniğimize başvurdu. Günlük programı milimetrik şekilde planlıydı: Sabah 6’da spor, ardından iş, öğle arasında hızlı e-mailler, akşam ev işleri, haftada üç gün online eğitim…

İlk görüşmemizde kendisine “hiç sıkılıyor musunuz?” diye sordum. Gülerek “Asla! Zaman kaybı gibi geliyor,” dedi. Ancak beynin bazı dinlenme döngüleri tamamlayamadığında sinyal verdiğini anlattım. Küçük bir öneri verdim: Günde 15 dakika hiçbir şey yapmadan bir sandalyeye oturup sadece dışarıyı izlemek.

3 hafta sonra geldiğinde yüzü daha rahatlamıştı. “Hocam, ilk başta deliriyorum sandım ama sonra başım ağrımamaya başladı. Hatta bazı sorunlarıma yaratıcı çözümler kendiliğinden aklıma geldi,” dedi. Beyni sadece çalışırken değil, boş kaldığında da bizim için çalışır.

Beyni dinlendiren sıkılma anlarını hayatınıza katın

Yapılacaklar listesi yerine hiçbir şey yapılmayacak zaman listesi hazırlayın. Günde 10–15 dakika hiçbir şey yapmadan, telefonunuza bakmadan, sadece oturun.

Doğaya bakmak, zihni yeniden kalibre eder. Bir ağaca, gökyüzüne ya da suya boş boş bakmak da bir nörolojik terapidir.

Sıkılmakla gelen yaratıcılığı fark edin. Boş kaldığınızda zihniniz size hikâyeler, çözüm yolları, hayaller getirebilir.

Çocukları sıkılmaktan korkutmayın. Onlara her boşlukta tablet uzatmak yerine, boşlukta hayal kurmalarına izin verin.

Mola verin. Gerçek mola. Bir kahve alıp yine ekrana bakıyorsanız o mola değil, başka bir uyarıdır.

Hızla akan bir dünyada, bazen durmak bir lükstür. Ama beyin sağlığı için bu lüks değil, ihtiyaçtır. Beyin sisi, dikkat dağınıklığı, hafıza kaybı yaşıyorsanız; çözüm belki de bir terapi değil, kısa bir duraklamadır.

Kendinize “boş” görünen anlar hediye edin. Çünkü o anlar, zihnin en verimli çalıştığı, en sessiz ama en derin yerlerdir.

Randevu Alın

    Formu doldurun, sizi arayalım

    Paylaş

    Randevu Al Hemen Ara
    WhatsApp'tan bize yazın
    BENZER YAZILAR