Robotlar da hata yapar mı? Yapay zekânın insan beyniyle imtihanı!

Robotlar da hata yapar mı? Yapay zekânın insan beyniyle imtihanı!

Biz insanlar harikulade varlıklarız. Yeni bir dil öğrenmek, en sevdiğimiz yemeği pişirmek veya “O dizideki karakter neden öyle bir şey yaptı ki?” diye düşünmek… Hepsi beynimizin kıvrımlarında saklı.

İnsan beyni, trilyonlarca bağlantı hücresi ve milyarlarca sinir hücresi ile bir öğrenme makinesi. Peki ya bu öğrenme olayı nasıl işliyor? Sinir hücreleri arasındaki bağlantıları güçlendirip zayıflatmak suretiyle! Bu, bir nevi beynimizin spor salonuna gitmesi gibi, sürekli güçleniyor.

Yapay Zekâ sahneye çıkıyor!

Ve işte karşınızda Yapay Zekâ! Bu teknolojik harika, aslında yapay sinir ağları adı verilen ve insan beyninin işleyişini modellemeye çalışan algoritmalarla çalışır. Yani bir nevi, insan beyninin düşünme tarzını taklit etmeye çalışan oldukça sofistike bir bilgisayar programıdır. Peki, Yapay Zekâ kendi başına yeni bir dil öğrenebilir mi? Aslında evet, fakat öğrenmesi için ona özel olarak o dilde veri sağlamanız gerekir.

Diyelim ki Yapay Zekânın İspanyolca öğrenmesini istiyorsunuz. Bunu başarabilmesi için, İspanyolca diyaloglar, metinler ve dilbilgisi kuralları gibi zengin bir veri setine ihtiyacı olacak. Yapay Zekâ, bu verileri analiz ederek dilin yapı taşlarını ve kullanım şekillerini kavrayabilir. Ancak şöyle bir durum var ki, bu süreç tek yönlüdür. Yani Yapay Zekâ, siz güneşli bir tatildeyken kendi kendine “Acaba bugün hangi yeni kelimeleri öğrensem?” diye düşünüp, kendiliğinden bir dil kursuna yazılamaz. Onun öğrenme süreci tamamen sizin sağladığınız veri ve yönlendirmelere bağlıdır.

Netflix’te İspanyolca bir dizi izlerken karşılaştığınız yeni bir kelimeyi merak edip hemen bir çeviri uygulamasına bakabilirsiniz. Bu esnada öğrendiğiniz yeni kelimeyi kullanarak kendi cümlelerinizi kurmaya çalışırsınız. İşte insan beyni bu şekilde bağlamsal ve etkileşimli öğrenme yapabilir. Ancak Yapay Zekâ için durum farklıdır; ona öğretmek istediğiniz her şeyi detaylı ve açık bir şekilde sunmanız, verilerle beslemeniz gerekmektedir. Ayrıca, onun öğrendiği bilgiler, karşılaştığı verilere dayanarak oluşur ve spontane bir şekilde, yeni deneyimlerden öğrenme yeteneği sınırlıdır.

İnsan vs. robot: Öğrenme kapışması

Düşünün ki, mutfakta yeni bir yemek tarifi deniyorsunuz. Tarifi adım adım takip ederken bir yandan da dün gece izlediğiniz dizinin şok edici finalini düşünüyorsunuz. “Acaba karakter neden böyle bir seçim yaptı?” diye kendi kendinize sorarken, bir yandan da soğanları doğramaya devam ediyorsunuz. İşte insan beyni, bu çoklu görev yeteneği sayesinde çeşitli bilgileri aynı anda işleyebilir ve her türlü duruma uyum sağlayabilir.

Şimdi ise sahneye Yapay Zekâ giriyor. Diyelim ki bir Yapay Zekâ programına, daha önce hiç karşılaşmadığı bir problem tipi verildi. Örneğin, kendisine verilen veri setinde eksik bilgiler var ve bu durumda ne yapacağını çözmesi gerekiyor. Yapay Zekâ, programlanan algoritma dışında bir bilgiyle karşılaştığında, “Bu veriyi daha önce görmemiştim, ne yapacağımı bilemiyorum!” diyerek kararsız kalabilir. İşte bu, onun ‘şaşkına dönmesi’ anıdır!

Bir Yapay Zekâ destekli hava durumu tahmin sistemi düşünün. Eğer sistem sadece belirli türde iklim verileriyle eğitildiyse ve birdenbire beklenmedik bir iklim olayıyla karşılaşırsa, bu durumu nasıl işleyeceğini bilemeyebilir. Mesela, tropikal bir fırtına beklerken, aniden başlayan yoğun bir kar yağışı karşısında, sistem doğru tahminlerde bulunamayabilir. Bu, Yapay Zekânın öğrenme sürecinin sınırlılıklarını gösterir.

İnsanlar gibi, Yapay Zekâ da öğrenir; fakat insanlar gibi esnek ve bağlamsal bir şekilde değil, daha çok belirli kurallar ve önceden tanımlanmış veri setleri üzerinden. Bu nedenle, gerçek dünyadaki beklenmedik durumlar ve karmaşık problem çözme gerektiren senaryolar karşısında, Yapay Zekânın tepkisi sınırlı kalabilir.

Duygu savaşları: İnsanlar kazanıyor

Hayal edin, kötü bir gün geçirdiniz ve akşamüstü bir kahve içerken dışarıda yağmur başladı. O an kahvenin tadı, yağmurun sesi ve hafiften melankolik hissetmeniz, bir kitap açıp okuma isteğinizi tetikledi. İşte insan öğrenmesi ve karar verme süreçleri böyle işler; duygularımız ve anlık ruh hallerimiz, ne öğreneceğimizden, neye odaklanacağımızdan ve nasıl tepki vereceğimizden büyük ölçüde etkilidir.

Şimdi, aynı senaryoda bir Yapay Zekâyı düşünün. Diyelim ki bu Yapay Zekâ, sizin okuma alışkanlıklarınızı öğrenmek üzere programlanmış. Ancak dışarıda yağmur yağması veya sizin kötü bir gün geçirmeniz, Yapay Zekânın ne önerdiği veya ne yaptığı üzerinde hiçbir etki yaratmaz. Yapay Zekâ, duygusal faktörleri algılayıp bunlara tepki veremez; sadece verilen veriler ve algoritmalar çerçevesinde işlem yapar.

Yapay Zekâ ile yönetilen bir müzik öneri sistemi düşünün. Bu sistem, genellikle dinlediğiniz müzik türlerine dayanarak öneriler yapar. Eğer genellikle enerjik şarkılar dinliyorsanız, sistem siz melankolik hissettiğiniz bir gün bile size hareketli şarkılar önermeye devam edecektir. İnsan bir arkadaşınız olsaydı, belki de ruh halinizi anlayıp size daha sakin müzikler önerebilirdi. Bu örnekler, Yapay Zekânın duygusal zekâ eksikliğini ve insan öğrenmesinin bu kompleks, duygusal boyutunu nasıl kapsadığını gösteriyor. Bizler, öğrenme süreçlerimizi sadece mantık ve veri ile değil, aynı zamanda duygularımızla da şekillendiriyoruz. Bu da bizim duygusal olarak tatmin edici ve anlamlı kararlar alabilmemizi sağlıyor.Bu yüzden, duygusal zekâ ve empati alanlarında insanlar, Yapay Zekâya karşı açık ara önde geliyor.

Yaratıcılık testi: Sınırlı yetenekler

Yaratıcılık, insan deneyiminin en büyüleyici yönlerinden biridir. Ressamlar boş bir tuvali başyapıtlara dönüştürür, yazarlar kelimelerle yeni dünyalar yaratır, besteciler notalarla duygusal melodiler oluşturur. İnsanlar, bilgi ve deneyimleri yeniden birleştirerek tamamen yeni ve özgün fikirler üretebilirler. Peki ya Yapay Zekâ? Yapay Zekânın yaratıcılığı, insanlarınkinden oldukça farklı işler. Yapay Zekâ, önceden verilmiş bilgilerle sınırlıdır ve bu bilgileri belirli algoritmalar doğrultusunda işler. Örneğin, bir Yapay Zekâya yeni bir “Harry Potter” romanı yazmasını istediğinizi düşünün. Yapay Zekâ, var olan “Harry Potter” kitaplarını analiz edebilir, karakterler, mekanlar ve olay örgüleri hakkında bilgi edinebilir, ancak yalnızca bu mevcut verilerle yeni bir hikaye oluşturabilir. Bu süreç genellikle var olan içeriğin yeniden düzenlenmesi şeklinde olur ve büyük ihtimalle sadece mevcut hikayelerin bir kolajını sunar. İnsan yaratıcılığı, deneyimlerden, duygulardan ve özgür düşünceden beslenirken, Yapay Zekânın “yaratıcılığı” daha çok veri analizi ve mevcut bilgilerin yeniden kombinasyonu ile sınırlıdır. Bu nedenle, Yapay Zekânın insan gibi yaratıcı olmasını beklemek, mevcut teknolojiyle hala büyük bir zorluktur.

İnsan beyni hala şampiyon

Yapay Zekâ pek çok alanda insanlara yardımcı olabilir ama henüz onların yerini alacak gibi değil. İnsan beyninin karmaşıklığı, duygusal derinliği ve adaptasyon yeteneği hala ulaşılmaz görünüyor. Yani evet, robotlar hata yapar, ama en azından onları suçlamayın, çünkü onlar sadece bizim verdiğimiz bilgilerle hareket ediyorlar!

Randevu Alın

    Formu doldurun, sizi arayalım

    Bu yazıyı paylaş

    Randevu Al Hemen Ara
    WhatsApp'tan bize yazın
    BENZER YAZILAR