Hepimiz sınıfta yerinde duramayan, sürekli ayağa kalkıp dolaşan o çocuğu hatırlarız, değil mi? Belki de o çocuk sizdiniz. Ya da belki sessizce camdan dışarı bakan, ders boyunca hayal kuran ama kimsenin fark etmediği çocuk… İşte bu iki çocuğun hikâyesi, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) dediğimiz, görünenden çok daha karmaşık bir dünyaya açılan kapıdır.
Son 20 yılda DEHB tanısı ciddi bir artış gösterdi. 2000’li yıllarda DEHB sıklığı yaklaşık %5 civarında bildirilirken, günümüzde bu oran %9’lara ulaştı. Bunun birkaç temel nedeni var:
- Farkındalığın Artması: Eskiden “yaramaz çocuk”, “tembel öğrenci” ya da “hayalci” dediğimiz çocuklar, bugün DEHB kapsamında değerlendiriliyor. Aileler, öğretmenler ve doktorlar artık bu belirtileri daha iyi tanıyor.
- Eğitim Sisteminin Değişimi: Eskiden çocuklar daha çok fiziksel aktivitelerle zaman geçirirken, bugünkü eğitim sistemi onları uzun saatler masa başında tutmayı gerektiriyor. Bu, özellikle hareketli ve dikkatini uzun süre odaklamakta zorlanan çocuklar için büyük bir problem. Ve bu çocuklar, genellikle DEHB olarak tanımlanıyor ve gereğinden fazla tanı koyuluyor.
- Dijital Çağın Etkisi: Sosyal medyanın, kısa videoların ve sürekli bilgi akışının olduğu bir dünyada, beynimiz sürekli uyarılıyor ve dikkat sürelerimiz giderek kısalıyor. Bu ortamda, dikkat eksikliği belirtileri daha fazla ön plana çıkıyor.
- Tanı Kriterlerinin Genişlemesi: Eskiden sadece çok ciddi belirtileri olanlara DEHB tanısı konurken, bugün daha hafif yakınmalar da tanı kapsamına alınıyor.
Erkek ve Kız Çocukları DEHB’yi Farklı Yaşıyor
Erkek çocuklarında; DEHB daha belirgin ve dışa dönük belirtilerle kendini gösteriyor: Sınıfta oturamama, sürekli hareket etme gibi hiperaktivite; söz kesme, sırada bekleyememe gibi dürtüsellik; bazen ani öfke patlamaları yakınmaları ön planda görülüyor. Bu belirtiler, öğretmenlerin ve ebeveynlerin daha kolay fark etmesini sağlayabiliyor ve erkek çocuklar daha erken yaşlarda tanı alabiliyor.
Kız çocuklarında; DEHB, çoğunlukla “sessiz” bir şekilde ilerler. Hiperaktivite yerine dikkat eksikliği daha baskındır. Derslerde veya toplantılarda sık sık dalıp gitme, hayaller kurma; randevuları kaçırma, plan yapmada zorlanma, organize olamama; genellikle başarısızlıklarından dolayı kendilerini suçlar ve içe dönük bir mücadele yaşarlar. DEHB belirtileri genellikle daha az dikkat çeker. Bu yüzden tanı alma süreleri çok daha uzundur. Sıklıkla çocuklukta fark edilmeyen DEHB yetişkinlikte, kariyer veya aile hayatında yaşadığı zorluklar nedeniyle öğrenilir.
DEHB ile Baş Etmenin Yolları
- Farkındalık ve Eğitim: DEHB hakkında bilgi sahibi olmak, kişinin ve ailesinin durumu anlamasına ve kabul etmesine yardımcı olur. Bu farkındalık, kişinin kendisine daha az yüklenmesini sağlar.
- Davranış Terapisi: Özellikle çocuklarda olumlu davranışları güçlendirmek için kullanılır, zaman yönetimi, odaklanma ve dürtü kontrolü becerilerini geliştirmek için etkilidir. Davranış terapileri olumlu pekiştirme sağlar. İyi davranışlar ödüllendirilerek alışkanlık haline getirilir. Zaman yönetimi teknikleri ile küçük hedeflerle büyük görevler kolaylaştırılır. Dürtü kontrolü çalışmalarında basit stratejilerle dürtülerin kontrolü sağlanabilir.
- İlaç Tedavisi: DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar, beynin dikkat ve dürtü kontrolünü düzenleyen kimyasallarını dengeler. Beyindeki dopamin ve norepinefrin seviyelerini düzenleyerek odaklanmayı artırır. Ancak bu ilaçların bir uzman kontrolünde kullanılması gerektiği unutulmamalıdır. İlaç tedavisi kısa süreli çözümler sunar, mutlaka terapi ve diğer yaklaşımlarla desteklenmelidir.
- Hayat Tarzı Değişiklikleri: Düzenli egzersiz, yalnızca fiziksel sağlığı değil, zihinsel dengeyi de destekler. Hareket etmek, beynin dopamin ve serotonin üretimini artırır. Okula yürüyerek açık havada giden bir çocuk derslere daha iyi odaklanabilir. Protein ağırlıklı kahvaltı, beyne sürdürülebilir enerji sağlar. Düşük şekerli beslenme, kan şekeri dalgalanmalarını önler ve dikkat dağınıklığını azaltır. Somon, ceviz gibi besinlerle beyin işlevlerini destekler. Uykusuzluk, DEHB semptomlarını şiddetlendirir. Aynı saatlerde yatmak ve ekran süresini sınırlamak, uyku kalitesini artırır.