Beyin gençliği yaşla değil, zihinle ilgili!

Beyin gençliği yaşla değil, zihinle ilgili!

Ah, bir dönsem o yirmili yaşlarıma!

Bu cümleyi özellikle 40 yaş sonrası bir sabah, aynaya bakarken kendinize fısıldadıysanız yalnız değilsiniz. Çünkü yaş ilerledikçe, beyin sisi, dikkat dağınıklığı ve hafıza kaybı gibi belirtilerle birlikte gelen bir duygu vardır: Gençliğe özlem.

Ama gelin bu isteğin arka planını birlikte düşünelim. Gerçekten gençliğe dönmek istiyor muyuz, yoksa o zamanların enerjisi ve beden sağlığı mı aklımızı çeliyor?

Araştırmalar, yaşam doyumunun bir “U eğrisi” çizdiğini gösteriyor. Yani gençlikte umutlar yüksek, yaşlılıkta kabullenmişlik hakim… Ama tam ortasında – 40’lı, 50’li yaşlarda – zihinsel ve duygusal bir çöküş yaşanabiliyor. Bu dönem, yalnızca “orta yaş krizi” değil, aynı zamanda hayatın gerçek anlamını sorgulama süreci.

Bu dönemde kişi kendine şu soruları sormaya başlıyor:

  • Neye değer verdim, gerçekten doğru muydu?
  • Kimim ben?
  • Daha ne kadar zamanım kaldı ve onu nasıl yaşamak istiyorum?

İşte bu sorular, dönüşümün de başlangıç noktasıdır.

Hayal edin, bir peri gelip size “haydi seni 20 yaşına götürüyorum” dedi. İlk etapta kulağa şahane gelir: pürüzsüz bir cilt, enerjik bir beden, daha az yük… Ama o dönemin gölgelerini de hatırlayalım:

  • Bitmek bilmeyen kendini ispat etme çabası
  • Sürekli dış onaya ihtiyaç
  • Kararsızlıklar, kırılgan ilişkiler
  • Maddi belirsizlikler
  • Kafa karışıklıkları ve özgüvensizlik

Üstelik o dönemde yaşadığınız beyin sisi ya da dikkat dağınıklığı belki de kimseye anlatamadığınız, kendinize bile itiraf edemediğiniz sorunlardı. Biyolojik olarak genç ama ruhen karmaşık bir dönemdi.

Şimdi gelin periye ikinci bir teklif verelim: “Beni 60 yaşıma götür, ama bugünkü sağlığım yerinde olsun.” İşte o zaman bambaşka bir tablo çıkıyor karşımıza:

  • Kendini tanıyan bir benlik
  • Kime neyi söylemeye değer olduğunu bilen bir zihin
  • Kaygılar yerine kabullenişi öğrenmiş bir ruh
  • ‘Hayır’ demeyi öğrenmiş bir dil
  • Sahici ilişkiler, daha kaliteli bağlar

Bu yaşlarda, travmaların izleriyle barış yapılmış, “olması gereken” hayatı bırakıp “gerçekten istenen” hayata dönülmüştür çoğu zaman. Zihinsel dayanıklılık artar, sosyal ilişkilerde seçicilik yapılmıştır. Artık kalabalık sofralar değil; küçük, samimi buluşmalar kıymetlidir. 60 yaşında olmak, “genç kalmak”tan ziyade, “bilgece yaş almak”tır.

Beyin gençliği yaşla değil, zihinle ilgili

Beyin sağlığı, sadece yaşla değil; yaşam tarzı, stres yönetimi, beslenme, uyku ve sosyal bağlarla doğrudan ilgilidir. Orta yaşta başlayan beyin sisi, dikkat eksikliği, unutkanlık gibi belirtiler; çoğu zaman yaş değil, yaşam tarzı kaynaklıdır. İyi haber: Nöroplastisite sayesinde beynimiz hayat boyu değişebilir ve gelişebilir. Yani doğru adımlar atıldığında, 60 yaşında bir bireyin zihinsel kapasitesi, 30 yaşındaki birinden daha keskin olabilir.

Olgumuz – 62 yaşında, emekli bir öğretmen – kliniğimize başvurduğunda en büyük şikayeti “konsantrasyon zayıflığı” ve “unutkanlık”tı. Kendisini artık yetersiz hissediyor, sohbetlerde bile söz almak istemiyordu. Yapılan testlerde herhangi bir nörolojik hastalık saptanmadı. Ancak yaşam tarzı oldukça durağandı. Beslenme düzeni, bağırsak sağlığı, stres yönetimi ve uyku ritmi üzerine çalıştık. Altı ay sonra “beynim yeniden açıldı” dedi. O dönemde başladığı edebiyat kulübüne hâlâ gidiyor.

Gençlik bir beden hali olabilir, ama gerçek yaş almanın güzelliği zihin olgunluğundadır. Eğer bir gün gerçekten gençliğe dönebilirseniz, bugünkü bilgelik ve dinginliği de yanınıza almayı unutmayın.

Unutmayın:

  • Beyin sisi kader değildir.
  • Hafıza kaybı yaşla değil, yaşamla ilgilidir.
  • Dikkat dağınıklığı, ruhun “bana bak” deme şeklidir.

Ve en önemlisi… Genç kalmak için zamanı geriye almanıza gerek yok. Zihninizi ileriye taşımanız yeterli.

 

Randevu Alın

    Formu doldurun, sizi arayalım

    Paylaş

    Randevu Al Hemen Ara
    WhatsApp'tan bize yazın
    BENZER YAZILAR