Görünürde güçlü, neşeli, sosyal bir insan… Ama içten içe taş gibi ağır bir sessizlik taşıyor olabilir. Çünkü travma her zaman gözyaşıyla, çığlıkla gelmez. Bazen sessizce yerleşir, orada kalır… Peki yaşadığımız bir olay, yıllar sonra bedenimizi, hormonlarımızı hatta çocuklarımızı etkileyebilir mi?
Cevap: Evet. Travma sadece zihinle sınırlı değil, hücrelerimize kadar işleyebilir.
Travma neden sadece psikolojik değil?
Uzun yıllar boyunca travma, sadece psikolojik bir sorun olarak kabul edildi. Ama son 20 yılda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, travma:
Beynin yapısını değiştirebilir
Epigenetik düzeyde iz bırakabilir
Hormon sistemini (özellikle kortizol) kronik olarak etkileyebilir
Bağışıklık, metabolizma ve hatta üreme sistemi üzerinde sonuçlar doğurabilir
Travma, beyin bölgelerinde küçülmelere, duygusal düzenlemelerde zorlanmaya ve hafıza sorunlarına yol açabiliyor.
Travmanın ne zaman hücrelerimize kadar zarar verir?
1. Ani ve Yüksek Şiddette Travma
Bir kaza, saldırı ya da doğal afet gibi ani yaşanan aşırı stresli durumlarda beden, “savaş-kaç-donakal” mekanizmasını devreye alır. Ama bu döngü tamamlanmazsa, travma bedene “sıkışmış” bir enerji gibi yerleşir. Beyin bu olayla ilgili alarm durumunu kapatamaz ve bu da hücre düzeyinde yıpratıcı etkiler yaratabilir.
2. Düşük Şiddette Ama Sürekli Travma
Özellikle çocukluk çağı travmaları bu kapsama girer. İhmal, duygusal yok sayılma, ebeveynin ruhsal sorunları gibi durumlarda çocuk, yıllar süren bir stres altında yaşar. Bu kronik stres, sinir sistemini “yüksek alarm” durumuna sabitler. Yetişkinlikte ise panik atak, bağışıklık sorunları, hatta otoimmün hastalıklar gelişebilir.
Travmanın Genetik Etkisi: Epigenetik Miras
Travma genetik kodumuzu değiştirmez, ama genlerin çalışma şeklini değiştiren “epigenetik etiketleri” dönüştürür. Bu da şu anlama gelir: Ebeveynin çözümlenmemiş travması, çocuğun ruhsal ve fiziksel sağlığını etkileyebilir. Araştırmalar, travmaya maruz kalmış kişilerin çocuklarında: anksiyete bozuklukları, bağışıklık sistemi dengesizlikleri, metabolik hastalıklara yatkınlık gibi sorunların daha sık görüldüğünü ortaya koyuyor. Yani travma, sadece geçmişi değil; bugünü ve geleceği şekillendirebilir.
Travma kalıcı mı?
Bu sorunun cevabı: Hayır, travma kalıcı olmak zorunda değil. Beyin ve vücut plastiktir. Yani değişebilir, iyileşebilir. Travmanın etkilerini silmek bazen uzun bir yolculuk olabilir ama ilk adım her zaman aynıdır: fark etmek. Fark ettikçe, isim verdikçe, anlam kazandıkça dönüşüm başlar. Nefes, terapi, beden çalışmaları, travma odaklı psikoterapiler ve fonksiyonel yaklaşımlar bu yolculukta en güçlü araçlarımızdan.